Hemen hatırınıza, artık süpermarket raflarına kadar giren mucize(!) vitaminler geliyor. Elinize tutuşturdukları broşürde bunlar arasında ‘yaşlanmayı durdurucu’ etkide olanlar da bulunduğunu hatırlıyor ve heyecanlanıyorsunuz. Acaba yaşlanmayı durdurduğu ya da en azından yavaşlattığı ileri sürülen bu ilaçlar gerçekten etkili mi diye düşünmeye başlıyorsunuz.
Tarih boyunca araştırıldı
Ebedi gençliğin sırları tarih boyunca araştırıldı. Zaman zaman da bu tür ilaçların reklamı yapıldı. Böyle bir ilacı kim kullanmak istemez. Bir hap alıyorsunuz, en azından uzun yıllar boyu genç kalıyorsunuz.
Ancak maalesef böyle bir mucize hap yok. Yapılan ayrıntılı çalışmaların sonunda, yaşlanmanın karmaşık bir süreç olduğu ve vücudun her yerini etkilediği öğrenildi. Böyle olunca bir ilaçla çare bulmanın kolay olmadığı da ortaya konulmuş oldu. Mucize bir hap yok derken bu konuda hiçbir gelişme olmadığı anlamı da çıkmasın. Araştırmacılar birçok yönden etki eden yöntemler geliştiriyorlar. Örneğin, dengeli beslenme, düzenli eksersiz ve sürekli zihinsel faaliyet ile daha uzun ve daha kaliteli bir hayatın mümkün olduğu kanıtlandı. Benzer bir şekilde menopoza giren kadınlara östrojen tamamlama tedavisinin uygulanmasıyla, kemiklerinin gücünü koruması, kalp damar hastalıklarının azalması, cilt elastikliğinin devamı ve cinsel yaşamın sürdürülebilmesi için gerekli olan vajina nemliliğinin sağlanması mümkün olabilmektedir. Son çalışmalar, yaşlılıkta zihinsel fonksiyonların korunmasını da sağladığını ortaya koydu.
Acaba market raflarını dolduran ilaçlar arasında, yaşlanmayı engelleyici olduğu ileri sürülenler gerçekten etkili mi? Bu iddiada olanların bazılarını inceleyelim;
Antioksidanlar
Vitamin, mineral ve enzimlerden bazılarını kapsayan antioksidanlar, ‘serbest radikal’leri etkisiz hale getirerek vücudu korurlar. Serbest radikaller, vücudumuzdaki hücrelerin normal oksijen ****bolizmasının bir yan ürünüdür. Bunların, yaşlanma ile ortaya çıkan bazı belirtilerin ve bazı hastalıkların oluşumundan sorumlu olduğuna inanılmaktadır. Antioksidan etkili maddelerden bazıları ve şunlardır;
E vitamini: Antioksidanlar arasında, kalp-damar hastalıklarından korunmada en etkilisinin E vitamini olduğu düşünülmektedir. Ayrıca Alzheimer ve Parkinson gibi hastalıklardan korunmada da etkili olduğu düşünülmektedir. Eğer bu yönde riskler taşıyorsanız günde 400 üniteden daha fazla olmamak şartıyla E vitamini kullanabilirsiniz.
A vitamini ve beta karoten: Kalp-damar hastalıklarından korunma konusundaki araştırmalar, A vitaminin yapıtaşı olan beta karotenli ilaçların kullanılmasının bir etkisinin olduğunu gösteremedi. İki ayrı çalışmada, beta karoten takviyelerini kullananan sigara içicilerinde, akciğer kanserinin daha sık olduğu görüldü.
Vitamin A ve beta karoten alımını arttırmak isteyenlere, bunu ilaç olarak kullanmak yerine kırmızı ve sarı, meyva ve sebzeleri yemeleri tavsiye ediliyor.
C vitamini: C vitamininden zengin gıdalarla beslenen kişilerde kalp hastalıkları kadar kanserin de az görüldüğü, birçok çalışmayla ortaya konuldu. Ancak C vitamini ilaç olarak kullanmanın aynı etkiyi gösterip göstermediği henüz çok kesin değil.
Selenyum: Antioksidan etkili bir mineraldir. Özellikle deniz ürünleri ve karaciğerde yoğun olarak bulunur. Kanseri önlediği belirlenmiş olmakla beraber, yüksek dozları saç dökülmesi ve tırnak hasarı yaratır. Üzerinde başka çalışmaların yapılmasına da ihtiyaç duyulmaktadır.
Koenzim Q 10: Antioksidan etkili bir enzimdir. İnsan vücudu kendiliğinden üretebilir, ayrıca özellikle deniz ürünleri yiyerek de alınabilir. Yaşlanmayı önleyici ve kanserin yayılmasını engelleyici etkisi ileri sürülmekle beraber, bunlar kesin olarak kanıtlanamamıştır. Kalp yetersizliği tedavisinde olumlu sonuçlar verdiği yolunda önemli ipuçları bulunmaktadır. Antioksidanların olumlu etkileri olduğu görülmekle beraber, ilaç şeklinde ve uzun süre kullanılmasının ne derecede güvenli olduğu kesin olarak bilinmemektedir. Bu aşamada antioksidanları, taze sebze, meyva ve balık gibi deniz ürünlerini bol miktarda yiyerek almanın daha güvenli olduğu düşünülmektedir.
Hormonlar etkili mi?
Hormonlar vücudumuz tarafından üretilen ve organlarımızın çalışmalarını düzenleyen kimyasal maddelerdir. Yaş ilerledikçe hormonların azalması, birçok araştırıcıda, yaşlanmada hormon azalmasının etkili olduğunu düşündürdü. Bazı hormonların eklenmesiyle vücudun gençleştirilebileceği ileri sürülüyor. Dünkü yazımda menapozdaki kadınlarda östrojen eksikliğinin giderilmesinin olumlu etkilerini anlatmıştım. Bundan başka da kullanılan hormonlar var;
DHEA: Dehidroepiandesteron ya da kısaltılmış şekliyle DHEA, vücutta cinsiyet hormonları olan östrojen ve testosterona dönüşür. DHEA’nın vücutta en yüksek olduğu dönem 25 yaş civarıdır, zamanla azalır. İlaç olarak üretilmektedir. Üreticilerin, yaşlanmayı yavaşlatıcı, kas ve kemik gücünü arttırıcı, bağışıklığı güçlendirici ve birçok kronik hastalığa karşı vücudu güçlendirici etkileri olduğunu ileri sürmelerine rağmen bunlar henüz kanıtlanamamıştır. Fare deneylerinde, DHEA verildiği zaman ‘daha genç’ türü davranışlar görülmesine rağmen insanlarda bunun olacağı gösterilememiştir.
Daha önemlisi DHEA’nın zararlı yan etkileri de görülebileceğidir. Kullanan bazı kişilerde karaciğer hasarı görülmüştür. Yüzde kıllanma, kalp-damar hastalıkları riskinin artmasının yanısıra, bazı cins kanserlerin oluşumunda ya da seyrinin hızlanmasında etkili olduğu görülmüştür.
Testosteron: Yaşlanma ile ortaya çıkan enerji ve cinsel isteğin azalması halleri, testosteron eksikliğine bağlanmıştır. Bunun ilaç olarak verilmesinin, söz konusu belirtileri ortadan kaldıracağı, henüz kanıtlanmamış olmakla beraber, ileri sürülmektedir. Ancak yüksek dozda testosteron kullanılmasının, kolesterol ve prostat sorunları yaratabileceğini unutmamak gerekir.
Melatonin: Beyin tarafından salgılanan bir hormondur. Esas görevi uykunun düzenlenmesidir. Uykusuzluk ve kıtalararası yolculuklarda görülen saat farkı uyumsuzluğunun (jet-lag) giderilmesinde, ilaç olarak yararlanılır.
Melatonin’in yaşlanmayı yavaşlatıcı hatta gençleştirici olduğu, kansere karşı etki ettiği ve cinselliği güçlendirdiği ileri sürülmüşse de, bilimsel çevreler tarafından ciddiyetten uzak bulunmuştur. İlaç halinde satılanların dozu, insan bünyesinin ürettiğinin kat kat üzerinde olduğu için, düzensiz ve gereksiz alınmasının uyku düzenini bozacağı unutulmamalıdır.
Büyüme hormonu: Tıbbi adı olan ‘human growth hormon’un kısaltılmış şekli olan hGH olarak da bilinir. Çocuklarda büyümeyi sağlarken ergenlik sonrası faaliyeti durur. İğne şeklinde hGH kullanılmasının yağların yakılmasını hızlandırıcı, enerji kazandırıcı ve kasları güçlendirici etki yaratacağı ileri sürülmektedir. Bazı çalışmalarda olumlu etkiler görülmekle beraber, henüz yeterli çalışma olmadığı için kesin bir şey söylemenin doğru olamayacağı belirtilmektedir. Kullanıldığı zaman, eklem ağrıları, su dengesi, kan basıncı (tansiyon) ve kan şekeri açısından dikkatli olmak gerekir.
Ne kadar güvenli?
Bu ürünlerin çoğu, gıda katkısı gibi satılmaktadır. İlaçlarda olduğu gibi, birçok fazlı çalışmalardan geçmediği için, güvenlik konusu tartışmalıdır. Kullanım aşamasında ciddi yan etkiler çıktığı zaman, genellikle yasaklanmakla beraber, özellikle saflığı ve içindeki etkin madde dozu açısından çok dikkatli olmak gerekir.
Etkileri çok kesin olmadığı gibi, ciddi yan etkiler gösterebileceğini de hatırdan çıkartmayıp, özellikle hormon yetersizliği düşünüldüğü hallerde mutlaka bir doktor denetimine girmekte yarar var.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
-
Adam yeni kamyonuna bakmak için evinden çıktığında, üç yaşındaki oğlunun gayet mutlu bir biçimde elindeki çekiçle kamyonunun kaportasını mah...
-
https://www.youtube.com/watch?v=EC6vBFBilaA
-
Ediz Hun (d. 20 Kasım 1940, İstanbul), ünlü Türk sinema oyuncusu ve eski Milletvekili'dir. Avusturya Lisesi'ni bitirdikten sonra Nor...
Bir insan baş aşağı ne kadar durabilir ?
Bu sorunun tek ve kesin bilimsel bir yanıtı söz konusu değil. Hayvanlar aleminde bu pozisyonda yaşayan türler mevcut. Örneğin, yarasa saatle...

0 yorum:
Yorum Gönder